entry'ler (62)

persephone

aynı zamanda dinlemelere doyulamayacak güzellikte, kesinlikle başka bir diyardan kopup gelen bir bünye tarafından yazılan cocteau twins şarkısı..

dread

anthony diblasi yapımı korku filmi. birkaç festival dışında ticari gösterim anlamında ilk kez ülkemizde vizyon yüzü görmesi enteresan. film, yeni bir clive barker uyarlaması. yönetmenin karanlık atmosferi kurmadaki başarısıyla dikkat çekse de düşüncesel bazda çuvallayan, clive barker`'ın öyküsünün taşıdığı potansiyeli iyi değerlendiremeyen bir yapım olmuş..

http://hayatimizsinema.bl...ot.com/2009/12/dread.html

özel günler kapitalizmin işidir diyen kişi

son derece haklı olan kişidir. aksini iddia eden maalesef ki gerçeklerden kaçmaktadır. ha bu lafı söyleyip, üstüne hiçbir özel günü kutlamıyorsa bu kişi, o ayrıca incelenmelidir. sadece bu lafı söylemekse ben de söylerim. aynı zamanda yaptığınız,çalıştığınız her iş aracılığıyla da kapitalizme hizmet etmektesinizdir zaten. bunu da düşünmek gerekir. dolayısıyla hem bu lafı söyleyip hem de bu günleri kutluyor olmak tuhaf bir durum olarak görülmemelidir kanımca..

signs

hem aşırı derecede hüzünlü hem de insanı ego manyağı yapacak derecede cesaret verici,süper bloc party şarkısı..

paranormal activity

kendi adıma şaşırtıcı şekilde,zaman zaman ürkütücü olmayı başarsa da bütün olarak bakıldığında orjinallikten yoksun ve başarısız film..

http://hayatimizsinema.bl.../paranormal-activity.html

sözlükçülerin blog adresleri

http://hayatimizsinema.blogspot.com/

first breath after coma

koma,komadan çıkış ve uyanma süreci üzerinden aslında hayatı ve öteki olmanın hüznünü ve huzurunu anlatan olağanüstü explosions in the sky eseri...

snowfall

olaganüstü god is an astronaut şarkısı. albümün temasal akışı içerisinde, 2.parça post mortem'den itibaren uzak diyarlara yol alınmışken, bir nevi dünyayı hatırlatan ilk imge olarak kar yağışını seçmişlerdir kanımca.bolca hüzünlü ve biraz da umutlu 6.43 dakikalık bir müzik ziyafeti..

19 kasım 2009 uruguay kosta rika maçı

1-1'lik skorla finallere katılan son takımı uruguay olarak ilan etmiş karşılaşma.

galatasaray cafe crown un küme düşürülmesi

(bkz: başlığı belli bir kesime mal etmek)

diego alfredo lugano moreno

yorgun da dönse, ayağı kopmadığı sürece beşiktaş maçında bir şekilde oynayacak oyuncu. aksi takdirde bilicanın da cezalı olduğu bir maçta fenerbahçe defansı çok zor anlar yaşayabilir. aslında fiziksel yorgunluktan çok zihinsel yorgunluk zorlayabilir onu. dünya kupasına katılma yolunda son viraj olan iki tane inanılmaz önemli maçın üstüne bir de derbi. gerçi fenerbahçe'nin her maç aynı disiplinde oynayabilen nadir oyuncularından...

bosna hersek milli futbol takımı

türkiye'nin iki maçta toplam 4 alıp,1 puan verdiği takım.türkiye hatayı diğer maçlarında aramalı.zira bu takıma zaten iki maçta üstünlük sağlamışız...

cezayir in dünya kupasına katılması

dünyanın en iyi 32 ülkesi sıralanırsa yaklaşık 25 tanesi avrupa'dan olacağından,gerçekleşmesi gayet mantıklı olan bir durumdur cezayir in dünya kupasındaki varlığı.dünya kupasının en önemli mantıklarından birisi de zaten dünyanın dört bir yanından,bambaşka kültürlerden insanların ve futbol yapılarının biraraya geleceği bir turnuva olmasıdır.yoksa avrupa şampiyonası diye bir turnuva zaten mevcut.'ulan cezayir var biz yokuz' diye sözkonusu ülkenin küçük görülmesiyle içten geçirilip açılan bir başlık olduğunu düşündüğüm başlıktır ayrıca.yoksa türkiye'nin cezayir'i 10 maçta 10 kere beraberliksiz yeneceği düşüncesine de gülerim.fildişi sahili ile beraber bana göre afrika'nın en iyi takımı olan mısır'ı elemişlerdir zira...

galatasaray cafe crown un küme düşürülmesi

önümüzdeki günlerde gündeme gelebilecek durum. ha bana sorarsanız ben inanmıyorum böyle birşeyin olacağına. diğer taraftan,bir oyuncusunun üzerine başka forma giydirip sözümona köylü kurnazlığı yapan idarecilerin yaptığıyla, rakip takımın oyuncusunda doping çıktığı ve bu oyuncu sözkonusu final maçlarında oynadığı ve takımının şampiyonluğuna dopingli haliyle katkıda bulunmuş olduğu için itirazda bulunanların yaptığı arasında ne gibi bir etik benzerlik var, ondan pek emin değilim. he ettiler de noldu, hiçbirşey olmadı. ama hangi takımın yöneticisi olsa verirdi o beyanatları. zaten biz ne çektiysek bu sahte, x duruşu, y duruşu zırvalarından çektik. hepsi aynı ülkenin, aynı zihniyete sahip, aynı şekilde yaşayan insanlarının yönetici olduğu takımları değil mi kardeşim. bundan gerisi sadece fanatizm ve gözlük olayıdır...

edit:zoruna mı gitti mantıklı bir yaklaşım? oldu canım, tak gözlüklerini...

cemal nalga

akıl almaz bir olaya karışan basketbolcu.hakikaten inanamadım.kendisi ve koskoca bir kulüp nasıl böyle bir yanlışı yapar,inanılır gibi değil.hazırlık maçında ceza alıyor bu kardeşimiz ve cezasını diğer hazırlık maçlarında dolduruyor ki resmi maçlarda oynayabilsin.buraya kadar bir sorun yok,gayet normal.ancak,hazırlık maçı için kalkıp böyle bir saçmalığın içine nasıl girilir anlamış değilim.yanlışlıkla oynatılır vs onlara da tamam derim.ama bu düpedüz sahtekarlık.hiç mi düşünmediniz ortaya çıkacağını.her türlü cezaya hazırlıklı olmalı bence galatasaray cafe crown.kulüp gerekli operasyonu hemen yapmış ki bence doğru yapmışlar.tabii aynı zamanda bir strateji belki de,takımın olası bir küme düşürülmesi olayına karşı, yönetimin bir savunması olsun gibisinden.ilginç şeyler olabilir önümüzdeki günlerde...

18 kasım 2009 fransa irlanda maçı

michel platini'nin yönettiği karşılaşma...

needle in the hay

şarkı the royal tenenbaums soundtrackinde kullanıldığında henüz elliot smith intihar etmemişti ve hayattaydı.wes anderson'un müzik okuma kabiliyeti müthiş.şarkının intiharlık şarkı olarak bilinmesinin sebebi de zaten sözkonusu filmdeki intihar sahnesiyle bütünleşmiş olmasındandır.yoksa intiharlık şarkı olduğu öyle herkes tarafından yorumlanabilecek kadar kendine açığa vuran bir yönü yoktur şarkının.tıpkı elliot gibi.wes anderson,şarkının bu yönünü keşfetmiş millet de etiketi yapıştırmıştır sanki..*

500 days of summer

yakın dönemde izlediğim en farklı romantik-komedi.eğlenceli popüler kültür göndermeleri ve hafiften kendini ciddiye almayan hali filmi çok eğlenceli kılmış.yer yer de hüzünlü tabi.80 sonrası kuşaktan gelen,günümüz iş hayatının yeni bireylerinin aşk öyküsü sanki biraz da bu.biraz indie romantik-komedi gibi...

between the bars

çok kısa olmasının da verdiği etkiyle olsa gerek,biter bitmez tekrar dinleme isteği yaratır.hem sonsuz huzur,hem sonsuz hüzün verir..

the decemberists

aslında o kadar keşfedilesi grup kıvamında bir halleri kalmamıştır.indie ortamlarında yeterince büyük bir gruptur artık.türkiye'deki hayran kitlesi de giderek büyümüştür özellikle bir önceki albümleri the crane wife ile...